Bülent Arınç'tan Bomba KHK Açıklamaları
Meclis Eski Başkanı Bülent Arınç, KHK'lar faciadır sözüne açıklık getirdi. Sözünün yanlış anlaşıldığını söyleyen Arınç, canlı yayında yemin etti sözlerinin tüm KHK'ları kapsamadığını söyledi.
Meclis Eski Başkanı Bülent Arınç, KHK'larla ilgili sözlerinin yanlış anlaşıldığını Kemal Öztürk'e verdiği mülakatın cımbızlanarak servis edildiğini söyledi. Olağanüstü Hal Komisyonu ile yargı kararlarının uyuşmadığını ileri süren Arınç, bu sözlerinden dolayı Yüksek İstişare Kurulu'ndan istifa etmeyeceğini söyledi.
Bülent Arınç, Habertürk'te katıldığı canlı yayında "KHK'lar faciadır" sözüne açıklık getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında ve partisinin hizmetinde olduğunu bir kez daha vurgulayan Arınç, sözlerinin cımbızlanarak bir sözünün başlığa çekildiğini söyledi.
İşte Arınç'ın açıklamalarından bazı başlıklar;
"Öncelikle benim Sayın Kemal Öztürk ile yaptığım mülakat üç bölüm halinde yayınlandı. Bunlardan birincisinde KHK'lar, 15 Temmuz sonrasını konu edindi. İkincisinde bugünkü yargılamaları konu edindik. Üçüncüsünde de hakkımda Kozmik Oda iddiası ve ona bağlı yeni parti kurma girişimleri vesaire o konuları gündeme getirdik. Kendisi de hatta bunları biraz kısaltarak yayına koydu, 30 dakikalık bölümler halinde.
Şimdi diğer iki konuşmadan hiç bahis yok. Aslında orada da mevcut yargı düzenine ve dava hakkında nasıl karar verilebileceğine bunların nasıl olağan karşılanması gerektiğini de örnekleriyle anlatmıştım. Burada hiç ön yargısız olarak meseleye yaklaşmaya çalıştım.
"Bir cümle içerisinde fırtına kopartıldı"
Şimdi en çok "KHK'lar bir faciadır" şeklindeki tırnak içerisinde parantez içerisinde bir cümle içerisinde fırtına kopartıldı. Oysa onun tamamı izlenirse hatta bütününe kastetmiş olayım. Diğer konuları da içerisine alan yargı ve adalet konusu da dinlenmiş olsaydı, sanıyorum tüm arkadaşlarımız bana hak vermeseler bile "Doğru ortada toplumsal problem var. Bunun çözümü için de bir öneri getiriyor. Keşke bu önerinin olup olmayacağı tartışılsa" denebilirdi. Fakat "KHK'lar bir faciadır" sözü üzerinde bir fırtına koptu. Şimdi bu sözü çıplak olarak alırsanız, önünü ve arkasını almazsanız gerçekten yanlış bir cümle.
"Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklaması çok doğru"
Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanımız olumlu olumsuz eleştirileri karşılamak için bu sözün karşılığında "esefle karşıladım, işte bugün toplanacağız, bu konu üzerinde duracağız" demesi bence çok doğru ve çok normal. Neden? Çünkü "KHK bir faciadır" diye sadece meseleyi bundan ibaret zannederseniz altına üstüne bakmazsanız o zaman bu her türlü istismara müsaittir. Yani 15 Temmuz'u tartışmaya açmaktır. KHK'lar ile iade olmuş olanlar vardır, bu bütünü kapsamaz diyen olabilir. Benim şahsım hakkında kötü niyetlerini bu vesileyle ortaya koymak isteyenler de olabilir. Ben ne kadar yalvarsam, yakarsam da bugün kadar hep konuşmalarımda bugüne kadarki konuşmalarımda başlığa çıkarılan bir cümle üzerinden tartışma yapılmıştır. Oysa yargı kararları da şunu gerektirir ki bir kitap hakkında kitap vereceğiniz zaman bir sayfadaki cümleden değil tamamına bakarak karar vermeniz gerekin derlerdi. Ben 4 yıl 2 ay ağır hapse mahkum olduğum İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde de 1,5 saat süren konuşmadan sadece "İnşallah hakkın hakimiyetini göreceğiz" cümlem üzerinden önce 5 yıl sonra 4 yıl 2 ay ceza verildi.
"Yargı yoluyla kendilerine zulmedilmiş insanlarız"
Biz aslında yargı mağduruyuz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da ben de tüm arkadaşlarımızda kimisi cezaevi kapısına kadar gelmiş kimisi içeriye girmiş yargı yoluyla kendilerine zulmedilmiş insanlarız. Onun için yargıyı kutsallaştırma gibi bir iddiamız olmadı. Üstelik o yüksek yargı benim dört tane partimi de kapattı. Dolayısıyla bugün içerisinde yaşadığımız şartları hukuk, hukukun üstünlüğü ve adalet çerçevesinde görmemiz lazım.
"Belki atıyorsun diyecekler"
Ben o gün Sayın Cumhurbaşkanımız bunu söylediği zaman biliyorsunuz iki saat sonra Yüksek İstişare toplantısına gittik orada bir dört saatlik toplantı yapıldı. Çok da olumlu geçti. Belki bazı arkadaşlarımız "atıyorsun" diyecektir. Bunun neticelerini hep beraber göreceğiz. Sadece bu cümle üzerinden yapılan tartışmaların bitmesi gerektiğini düşündük ve bundan sonraki konuşmalarımızda sözlerimizde ben kendim şahsım olarak şuna karar verdim. Daha özenli olabilirim, daha farklı kelimeler kullanabilirim. Meramımı başka şekilde aktarabilirim. Bunu yapmak benim görevim ama bunu yapmadığım için birileri bir algı oluşturuyorsa onları da iyi niyetli kabul etmem.
İstifa iddiaları için konuştu: İstifa etmem
Toplantıdan sonra bir metin de yayınlandı. O da bana göre çok olumlu bir metin. Bilesiniz ki o akşam benim istifa ettiğim haberleri yayınlandı. Böyle bir şey yok. Hatta ertesi gün yine benim istifa ettiğimden bahseden dolaşan bir takım iddialar oldu. Bunu neden söylüyorlar? Bir Cumhurbaşkanı, "esefle karşıladım" dedikten sonra bir de bir grup başkanvekili bunun arkasına sığınarak başka şeyler söylemiş. Herhalde Bülent Arınç gereğini yapacaktır. Ben zamanında çok gereğini yaptığım işler oldu ama bu konu üzerinden bana hiç kimse böyle bir şey teklifte bulunmadığı gibi ben de böylesine yüce bir görevden bu vesileyle ayrılmak gibi bir düşüncede değilim. Hatta Cumhurbaşkanımız Yüksek İstişare Kurulu'nun bundan sonra çok daha önemli hala geldiğini söyledi.
"Cumhurbaşkanımız ile bazı konularda ihtilafa düştüm"
Bizim arkadaşlarımızın şöyle yanlışları var. Bu yanlışların sebebi de sanıyorum ikinci videodadır. Ben 2014'ten sonra Sayın Cumhurbaşkanımız ile bazı konularda ihtilafa düştüm. Birbirimizi suçlama noktasına geldik. Bunun nedeni de bir takım insanların çabalarıdır. Beni onun yanından uzaklaştırmak onu izole etmek için trollerle bir takım gazeteci kılıklı adamlarla parti içerisinden bazı isimlerle beni uzaklaştırma gayreti içerisinde oldular. Bunun üzerine ben de sadece twitter'da kendime bir alan buldum. Bazı şeylere karşılık vermeye başladım. O takdirde parti içerisinde de bizim çevremizde de bir ayrışma oldu. Yani Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında olanlar ben karşıtmışım gibi beni kötülemeye başladılar.
"Partimin hizmetindeyim, Cumhurbaşkanımızın yanındayım"
Manisa'da benim 50 yıl siyaset yaptığım yerde bir takım yeni yetmeler bu fırsattan istifade ederek bana çullanmaya başlamışlar. Bir toplantıda çok ileri geri konuşulunca şu anda da milletvekilimiz olan Murat Baybatur, kalkmış onlara şunu söylemiş. Arkadaşlar Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımız da Bülent Abi de kardeşlerdir. Bunlar sokakta tesadüfen tanışmadı. 1978'den beri arkadaşlıkları var. Ağabey kardeş ilişkisi içerisindeler. Yarın onlar göreceksiniz yine kol kola olacaklar da size acıyorum siz kaybedeceksiniz demişti. Nitekim iki yıl geçmeden bu gerçekleşti. Bu da böyledir. Ben partimin hizmetindeyim, Sayın Cumhurbaşkanımızın da yanındayım bunun sebebi de Kemal Bey ile yaptığımız görüşmelerde çok açık anlatmış oldum.
"KHK'ların tamamı için söylemedim"
"KHK'lar bir faciadır" sözü konuşmada bir kaç kez geçiyor doğru. Dışarıdan bakıldığı zaman KHK'ların tamamı için ya da çıkarılma nedenleriyle ilgili olarak söylemişim gibi. Hayır, asla..
"Evet söylememeliydim..."
Nedim Şener ve bir kaç kişinin bunları hiç dinlemeden sadece başlığı çıkarılan bir takım sosyal medyadaki haberler üzerinden yorum yapmaya çalışıyorlar. Bu yanlıştır, bu vicdansızlıktır lütfen bunu yapmayın. Bir sözün başı vardır sonu vardır. Sadece cımbızla bir cümleyi aldığınız zaman bir insanı suçlayamazsınız. Suçlarsanız yanlış yaparsınız. Evet şunu söylememeliydim belki KHK faciadır...
"Hükümetin 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası iki seçeneği vardı"
Çünkü ben buna inanıyorum. Neye inanıyorum? 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin iki seçeneği vardı. Ya sıkı yönetim ilan edecekti ya da olağanüstü hal... En doğrusunu yaptılar olağanüstü hal ilan ettiler. Mümkün değildi başka! Nerede bitecek? Şehitlerimiz ne olacak? Gaziler ne olacak? Olağanüstü hal olmasa bunun düzeltilmesi mümkün değil. Peki kamuda çalışırken bu hain örgütle kamuda çalışanların ilişkisi var mi diyez de onlarca kararname çıkarıldı ve yüzbinden fazla insan da kamu görevinden ihraç edildi. Buraya kadar hiç bir diyeceğimiz yok inanın hiç bir diyeceğimiz yok. Bu konuşmanın tamamını izlerseniz bunun bir mecburiyet ve gereklilik olduğunu göreceksiniz. KHK çıkarmak bir fantazi değil bir ihtiyaçtı gereklilikti.
Olağanüstü Hal Komisyonu kararları
Peki iki sene sonra olağanüstü hal bitti. Ondan sonra yargı çalışmaya başladı. Olağanüstü hal komisyonu çalışmaya başladı. Ne yaptılar? Çıkarılan kişilerin dosyalarını incelemeye başladılar. Bu dosyaları incelerken sadece kanunla kurulmuş oldukları için kendilerine verilen görevi yaptılar, yargı görevi yapmadılar. Olağanüstü Hal Komisyonu'nun verdiği kararların yargıya gitmesine kararlaştırıldı. Şu anda Ankara'da 6 tane idare mahkemesi olağanüstü hal komisyonunun kararlarına karşı yargı merci oldu ama bunlar çok uzun süreli şeyler.
Ben bunları bir kenara bıraktım. Allah için bıraktım. Bunları da tartışabilirim ama zamanı değil bunun. Üç sene geçmiş olmasına rağmen bu örgütle ilgili bir yargı faaliyeti var bir araştırma faaliyeti var. KHK'lar çıkararak kamudan çıkarmanın bir tek dayanağı idari bir tasarruftur. Hükümet bir tedbir alıyor, devlet bir tedbir alıyor. Acaba içeride birisi varda yarın ikinci bir girişime katılabilir mi?
KHK'ların içindeki üç grup
Hakkında dava açılmış insanlar varsa ihraç edildikten sonra beraat edenler oldu. Beraat edenler oldu. İdari tasarruf orada yargı kararları burada. İkincisi hakkında bir iddianame düzenlenmeden hakkında takipsizlik kararı verilenler var. Üçüncüsü üç sene geçmiş ama hala iddianame bile yazılamayan takipsizlik verilemeyenler var. O konuşmanın temeli şudur. Yargı sonunda beraat etmiş arkasından veya takipsizlik kararı alınmış veya soruşturmaya yeter hiçbir şey bulunamamış insanlar hakkında iade işlemleri yapılmalı diyorum ben.
Bülent Arınç'ın yemini
Olağanüstü hal komisyonunun incelediği dosyalardan belki sadece yüzde 10'unda iade kararı verildi. Geri kalanı da gazete aboneliği veya bankalarına para yatırmak veya sendikasına üye olmak idari bakımından tedbir bakımından bir unsur olarak görülüyor. Yargı ile komisyon kararları arasında bir çelişki var. Benim anlayışıma göre yargı bir karar vermişse artık o kararın gereği yapılmalıdır. İnanın bunu söyledim, yeminlen bunu ifade ettim."