Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Ülkemizi dünyanın en büyük 10 devletinden biri haline getirmekte kararlıyız'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Küresel ekonomide en sert fırtınaların estiği dönemlerde dahi biz dimdik ayakta durmayı başardık. Bugün de maruz kaldığımız tüm ekonomik saldırılara rağmen hedeflerimize doğru yürümeye devam ediyoruz.…

Star Güney

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12. Çalışma Meclisi Toplantısı'na katıldı. ATO Congresium'da düzenlenen toplantıda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Çalışma Örgütüne çalışma hayatına yaptığı katkılardan dolayı teşekkür etti.

Toplantının gündemi olan ‘Daha Parlak Bir Gelecek İçin Çalışmak' başlığının Uluslararası Çalışma Örgütünün vizyonunu yansıttığını belirten Erdoğan, bugün dünyanın "Endüstri 4.0", "Toplum 5.0", "Yaşam 3.0", "4. Devrim", "Birey 4.0" gibi konuları tartıştığına dikkat çekerek, “Bu başlıkların hepsi de üretim biçimlerinde ve çalışma hayatında çok köklü değişikliklerin bizi beklediğini gösteriyor. İnsan gücünün yerini makine ve yazılım gibi unsurların aldığı bir dünyada istihdam konusunu yeniden tasarlamak gerekiyor. Dünya nüfusunun hızla arttığı, eğitimin yaygınlaştığı, hayat standartlarının yükseldiği bir süreçte istihdam meselesi giderek daha karmaşık bir hal alıyor. Adaletsizlik her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da en büyük sorundur. Biz ‘dünya 5'ten büyüktür' derken güvenlik kaygıları yanında yer küredeki insanların hayatının her alanını kuşatan bir adaletsizliğe işaret ediyoruz. Bir yanda tüketimin akıl almaz boyutlara ulaştığı ABD ve Avrupa kıtaları, diğer yandan açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan ölen çocukların bulunduğu Afrika ve Asya kıtaları. Buralarda yaşayan insanların da kendi içlerinde çok büyük uçurumlar var. Sadece eşitsizlik denilerek geçiştirilemeyecek kadar vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Dünya böyle bir çarpıklığı uzun süre taşıyamaz. İstihdam konusu bu çarpıklığın en göze çarpan ve çözüm için ilk başlanması gereken noktasıdır. Birilerine gel bakalım sen devasa bir fabrikatörsün, yanına 50 tane daha işçi alıver dediğimiz zaman rahatsız olanlar var. Bu bir gerçeği işaret ediyor. Demek ki, burada eşitsizliği farklı alanlara taşırken işe buradan başlamak lazım. Onun için de teknoloji bir yandan geleneksel üretim biçimlerini tehdit ederken diğer yandan yeni faaliyet alanları oluşturarak istihdama katkıda bulunabilecek bir potansiyele de sahiptir. Devletlerin ve işletmelerin zenginliğinin topluma yansımasının yollarını ne kadar genişletebilirsek geleceğimizi o derece güvenle bakabiliriz. İşveren olmazsa iş olmaz, iş olmazsa çalışan olmaz. Bireyler çalışamayınca da aşa ulaşabilmeleri mümkün olmaz. Bu gerçek işverenlerin ve çalışanların birlikte hareket etmelerini kaçınılmaz hale getiriyor. Çalışma Meclisi Toplantımızın bu konuda daha verimli ve etkin iş birliği zeminlerinin oluşmasına vesile teşkil etmesini diliyorum” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, insanı merkeze almayan, önce insan demeyen hiçbir yaklaşımın başarı şansının olmadığına vurgu yaparak, bu hareket tarzının en çok çalışma hayatı için önemli olduğunu söyledi. Büyümenin önemli olduğunu ancak insana faydası olması halinde anlamlı olduğunu kaydeden Erdoğan, “Gelişmek, kalkınmak önemlidir ama insan hayatına katkıda bulunduğu oranda kıymetlidir. Zenginlik önemlidir ama tüm insanlara yansıyorsa değerlidir. Bizim medeniyetimiz istifçiliği, yani sadece biriktirmek için kazanmayı yasaklıyor. Medeniyetimizin bize tavsiyesi kazancı sürekli üretime, istihdama, faydaya dönüştürmektir. Bugün dünyada finans sektörünün üretimin önüne geçmesi düşündürücüdür, kaygı vericidir. Paranın değeri izafidir, yani ona atfettiğimiz önem kadardır. Halbuki üretim ve onunla birlikte gelen istihdam hem gerçektir hem de çok yönlü faydaya sahiptir. Türkiye olarak üretim merkezli bir büyüme stratejisi belirlememizin sebebi budur. Elbette üretimin asıl katma değerinin fiziki imalattan zihni tasarıma doğru kaydığını görüyoruz. Buna rağmen reel üretimin gücünün asla azalmayacağı bir gerçektir. Fiziki ve zihni üretimin birlikte yürümesi halinde çok daha büyük bir güce dönüşeceğine inanıyoruz. Bunun için ne klasik sanayi üretimini ne yüksek teknolojiyi ne tarımı ne inşaatı ne de hizmetler sektörünü ihmal etmiyoruz. Her alanda da ayrı yarı en ön sıralarda yer almak için çaba gösteriyoruz. İhracatımızı 170 milyar dolar sınırına getirmiş olmamız üretim gücümüzün ne denli arttığını gösteriyor. Milli teknoloji hamlesiyle ülkemize savunma sanayinden yazılıma kadar her alanda çağ atlatıyoruz. En büyüklere baktığımızda dünyanın her 5 önemli inşaat firmasından birinin ülkemizden çıktığını görüyoruz. Tarımsal üretimde Avrupa'da ilk sırada, dünyada 7. sıradayız. Devam eden sulama yatırımlarımızı devreye aldıkça tarımdaki yerimiz daha da güçlenecek. Bütün bunlar aynı zamanda iş demek, istihdam demek, gelirin paylaşılması demek, zenginliğin artması demektir. Türkiye son 17 yılda istihdamda yaklaşım 9 milyonluk bir artış sağladıysa bu sayededir. Kadınların, gençlerin ve engellilerin iş gücüne katılımında son 17 yılda daha önce hiç olmadığı kadar büyük oranda gelişme sağlandı” dedi. 

“Küresel ekonomide en sert fırtınaların estiği dönemlerde dahi biz dimdik ayakta durmayı başardık. Bugün de maruz kaldığımız tüm ekonomik saldırılara rağmen hedeflerimize doğru yürümeye devam ediyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üretim, büyüme ve istihdam odaklı bir ekonomi programıyla ülkemizi dünyanın en büyük 10 devletinden biri haline getirmekte kararlıyız. Bunu çalışma hayatımızın tüm taraflarıyla birlikte başaracağız. Adil ve hakkaniyetli bir çalışma hayatının inşasını yine birlikte yapacağız. İşverenlerimizi ihmal etmeyeceğiz, girişimcilerimizi desteklemeyi sürdüreceğiz. Türkiye 82 milyon vatandaşıyla bir bütündür. İster işveren, ister çalışan, ister kendi hesabına çalışan olalım, ister evinde oturan hepimiz de bu büyük çatının altında yaşamaya devam edeceğiz. Ülkemizin gücü her birimizin gücüdür. Ülkemizin itibarı her birimizin itibarıdır. Her kim şu veya bu sebeple ülkesinin aleyhine sonuçlar doğuracak bir işe kalkışırsa bilmelidir ki 82 milyonun her birine zarar vermiştir. Yine her kim bilgisiyle, kabiliyetiyle, sermayesiyle, çabasıyla, ülkeye bir katkıda bulunursa bilmelidir ki 82 milyonun her birine fayda sağlamıştır. Siyasette yapsak, ticarette yapsak, çalışan da olsak meseleye böyle bakmalıyız. Bunun için aramızdaki farklılıkları asla husumete dönüştürmemeliyiz. Rekabet daha iyiye ve güzele ulaşmak için yapılırsa iyidir ama iş karşı tarafı yok etmeye dönerse felakettir. Toplumu yaptığı işlere göre sınıflara bölmek, bunların çatışmalarından sonuçlar çıkarmak, oradan ideolojik kuramlara sıçramak gibi hususların bizim dünyamızda, bizim kültürümüzde yeri yoktur. Eğer bir fabrikada patron ve işçiler aynı iftar sofrasında buluşuyor, camide aynı safta namaza duruyor, mezarlıkta aynı sırada yatıyorlarsa ahlaken orada sınıf ayrımı olmaz, olamaz. Paranın çokluğu, azlığı başka bir meseledir, bunun içinde kabiliyet, gayret vardır, hepsinden önemlisi nasip vardır. Asıl mesele hayatı paraya göre tasnif etmemektir, asıl mesele her ne iş yapıyorsan onun en iyisini yapabilme iradesine sahip olmaktır. Asıl mesele helalinden kazanarak kendinin ve ailenin geçimini sağlamaktır. Rabbim ülkemize ve milletimize her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da bolluk, bereket, huzur, esenlik verir” açıklamasını yaptı.