'Kağıt üretiminde dışa bağımlılıktan kurtulmalıyız'
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Gündüz, katıldığı radyo programında "Kağıt tedariki konusunda dışa bağımlılıktan kurtulmamız gerekli" diyerek kağıt üretiminde ‘kenevir’ bitkisini alternatif üretim kaynağı…
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Gündüz, CRITURK'te yayınlanan Michael Kuyucu ile Akademik Bakış programına konuk oldu. Gündüz, son günlerde yazılı gazetelerin yaşadığı kağıt sorunu ve dijital gazetelerin geleneksel basılı gazeteleri tehdidi ile ilgili görüşlerini açıkladı. Basılı gazetelerin tamamen yok olacağı ve dijital gazetelere döneceği tezleri ile ilgili öngörülerin doğru çıkmayabileceğini söyleyen Uğur Gündüz, kağıt tedariki konusunda dışa bağımlılıktan kurtulmamız gerektiğine vurgu yaparken, kağıt üretiminde ‘kenevir' bitkisini alternatif üretim kaynağı olarak önerdi. “Talep bitmediği sürece gazeteler var olmaya devam edecek” Türkiye'deki tirajları incelediğinde gazetelerin çok parlak görünmediğini kaydeden Gündüz, “Gazete biraz nostaljiye dönüşmeye başlayan bir şey. Biz o gazeteyi almadan 24 saat önce haberleri öğrenebiliyoruz artık. İnternetteki duruma baktığımızda ise tıklanma oranları ve veriler bize dijitale doğru kaymanın söz konusu olduğunu gösteriyor. Evet dijitale doğru kayma söz konusu fakat, insanların gazeteye olan talebi bitmediği sürece, gazeteler de var olmaya devam edecek” dedi. “Gazeteler tamamen dijitale dönecek öngörüsü gerçekleşmeyebilir” Gazetelerin tamamen dijitale döneceği öngörüsünün gerçekleşmeyebileceğine dikkat çeken Uğur Gündüz, “Dünyada da böyle bir eğilim var. Birçok yayın dijitale dönmeye eğilim gösteriyor. Fakat bazı insanlar da dokunmayı ister, aldıkları kitabın veya gazetenin her zaman başucunda bulunmasını tercih eder. Veriler ise bize kağıt ve dijital olgunun birlikte var olmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu konuyla alakalı değişik tahminler söz konusu ama bence bu öngörüler doğru çıkmayabilir” dedi. Türkiye'deki üniversitelerin dünya sıralamasında ilk 500'e girememesinin nedeni ‘para' olduğunu belirten Gündüz, “Faaliyetlere, araştırmaya, kadroya, akademisyenlere ne kadar bütçe ayırıyorsunuz bunlar önemli. Ayrıca, ülkenin kültürel ve siyasi göstergeleri de önemli. Birbirini tetikleyen unsurlar var. Kurdaki dalgalanmalar ve toplumsal yapı da üniversiteleri etkiliyor. Üniversiteyi ülkedeki yapıdan farklı düşünemezsiniz. Ekonomik ve kültürel yapı ne durumdaysa, üniversiteler de buna yakın dengede duruyor” şeklinde konuştu. “İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin Tek Diploma Projesini destekliyorum” İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin Tek Diploma Projesini de değerlendiren Uğur Gündüz, bu konuda görüşlerini şöyle dile getirdi: “Prof. Dr. Ergün Yolcu'nun iletişim fakültesi mezunlarına tek diploma verilmesi yaklaşımını çok olumlu buluyorum. Bu, mezunların bir alanda uzmanlaşması, hatta uzmanlaşmanın da uzmanlaşması. Bir gazeteci pek çok alanda çalışabilir ama mutlaka bir alanda uzmanlaşmasına geçmiş bulunuyoruz. Bir halkla ilişkiler mezunu çok geniş kavramdır ve doğal olarak bu halkla ilişkiler mi, reklamcılık mı, metin yazarı mı, lobicilik faaliyeti mi yoksa bunların alt dalları mı, hangisi? Bunların hepsinin verilecek eğitimler ve dersler ile birlikte uygun bir şekilde kurgulanması gerekiyor. Tek diploma ve uzmanlık dalı bir tasarı, bir proje olarak ileride gündeme gelecektir. Ortak bir diploma, iletişim fakültesi diploması ama mutlaka bir konuda uzmanlaşma ve öğrenci mezun olduğunda kendini belli alanda çok iyi geliştirmiş, stajlar, okulda aldığı eğitimler, deneyimlerle bunu desteklemiş olması istenen hedef”. “Öğrencilerin okumaya ayırdıkları süre yerlerde sürünüyor” Öğrencilerin kitap okumaya ayırdığı sürenin az olduğunu belirten Uğur Gündüz, “Kitap yayıncılığı ülkemizde son yıllarda farklı boyutlara girmeye başladı. Kitap fuarları hemen hemen her şehirde yapılan bir etkinlik. Bayağı da talep görüyor. İnternet de kitap satışlarının yapıldığı ortamlardan biri. Bir şekilde arz var. Ama ilginçtir kitap okuma da ciddi sorunlar yaşıyoruz. Önceden kitap okumaya televizyon engel görünürdü, şimdi internet çıktı. Kitabın yine ciddi bir düşmanı ve rakibi söz konusu. Bazı kitaplar çok satabiliyor, bu da yazarın popüleritesinden dolayı veya başka nedenlerden dolayı oluyor. Akademik hayatta ise öğrencilerimizin okumaya ayırdıkları zaman ciddi düzeyde yerlerde sürünüyor diyebiliriz. Bizim bunun sebeplerini daha iyi analiz etmemiz gerekiyor. Öğrenci arkadaşların kitap okumaktan ve alanında kendini geliştirmekten kaçınmaması ve bu alana emek sarf etmesi gerekmekte ki, gelişim ve öğrenme açısından kendini ifade etme biçiminde ve kullandığı kelime sayısında da olumlu gelişmeler olsun” dedi. “Kenevir, kağıt üretiminde alternatif olabilir” Kapatılan SEKA'nın yeniden açılması, devletin bu konuda ciddi bir adım atması ve kağıt konusunda dışa bağımlılıktan acil kurtulması gerektiğini belirten Uğur Gündüz, “Sonuçta ülkemiz gelişmiş ve bunu yapabilecek bir ülke. Kağıt gibi kritik bir noktada dışa bağımlılıktan kurtulmamız lazım. Çevresel boyuttan bahsediliyorsa eğer bunun da alternatif yolları var. Farklı bitkilerden üretilen ve ormandan çok daha verimli olan maddeler var. Kenevir gibi bir endüstriyel madde söz konusu, kağıt üretiminde de verimli olarak kullanılabilen bir bitki. Bunu ilgi alanında çalışanların değerlendirmesi lazım. Bu tür bitkilerden daha düşük maliyetle, kontrollü bir biçimde üretim yaparsak bu sorun kısa zamanda çözülebilir” dedi. “Vakıf üniversitelerinde ticari bakış var” “Maalesef bazı vakıf üniversiteleri dışında bu işi hakkıyla yerine getiren bir vakıf üniversitesi yok” diyen Uğur Gündüz, “Akademik kadronun niteliği yeterli diyebileceğimiz vakıf üniversitelerinin sayısı, bir elin iki parmaklarını geçmeyecek durumda. Yüksek öğretim kurumlarının vakıf üniversitelerini denetlemesi gerekiyor. Yapılan denetlemenin de ben sağlıklı yapıldığını düşünmüyorum. Akademik kadronun niteliğine önem verilmiyor, ekonomik kaygılar ön planda ve ticari bakış var. Bir bölüm açılması ve 4 yıl boyunca öğrencilerin 3 öğretim görevlisiyle beraber bir lisans programının götürülmesi söz konusu. Bu sağlıklı değil. Sadece ticari amaçla eğitim verilme anlayışının terk edilmesi ve YÖK'ün bunu çok ciddi derecede denetlemesi lazım. Devlet üniversitelerinin de akademik kadrosu yeterli ama fiziksel şartları yetersiz. Öğrenciye vakıf üniversiteleri cazip gelebiliyor. Formül çok basit; devlet üniversitelerine iyi fiziksel şartlar, vakıf üniversitelerine de nitelikli akademik kadro gerekiyor. Bu formülü yerine getirirsek, yükseköğretimin de kalitesi yükselecektir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.